Sanatla geçirdiğim 50 yıllık yolculuğum boyunca, resim benim için sadece bir ifade biçimi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi haline geldi. Sanat kariyerimin ilk yıllarında izlenimcilik ve dışavurumculuktan etkilendim, ancak zamanla kendi kültürel köklerime, Anadolu ve Asya uygarlıklarının zengin mirasına yöneldim. Eserlerimde İznik çinileri, Azerbaycan taş oymacılığı, Anadolu kilimleri ve mozaikler gibi kültürel unsurları modern sanatla buluşturarak özgün bir tarz geliştirmeye çalıştım.
Tuval ve jüt-tual üzerine yağlıboya teknikleri kullanarak, geleneksel minyatür sanatını modern bir bakış açısıyla yeniden yorumladım. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden ilham alarak oluşturduğum figürler, masalsı dünyaların bir parçası olarak eserlerimde yer buldu. Bu süreçte, “yeni minyatür” olarak adlandırdığım tarzımda geleneksel ve moderni bir araya getirdim.
Sanatın kalıcılığına ve gelecek kuşaklara bırakılan bir miras olduğuna inanıyorum. Geçici popülerliklerin ötesinde, zamana direnen ve izleyicinin kalbine dokunan eserler yaratmak en büyük arzum. Sanatın devrimci gücünü her zaman önemsedim; eserlerimin sadece bugün değil, gelecekte de insanlara ilham vermesini hedefliyorum.
Kültürel değerlerimizin sanatla yeniden yorumlanması ve gelecek nesillere aktarılması, benim için büyük bir sorumluluk. Sanat yolculuğum, her zaman yeni keşiflere açık ve heyecan dolu bir süreç olmaya devam ediyor.